Anasayfa EĞİTİM AKTÜEL

Uludağ Koleji, 14 bin 562 online ders, 2 bin 632 online etüt, 372 sanat spor ve kulüp etkinliklerinin yanı sıra 111 online sınavla bir rekora imza attı.
Eğitim dünyası korona salgını döneminde çok önemli bir kavramla karşılaşırken, birçok yeniliği de öğrencilerine sundu. Okulların uzaktan eğitimi artık bünyelerinde önemli bir faaliyet olarak işlemeye başladığını belirten Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi İbrahim İmran Öztahtalı, eğitim dünyasının uzaktan eğitimle ilgili alt yapılarının güçlendirilmesi, belki de gelecekte birçok eğitim alanının uzaktan yönetilmesini de beraberinde getireceğini söyledi. Öztahtalı, “Uludağ Koleji de uzaktan eğitimde bir rekora imza attı. Bilim alanından sanata, matematikten hayat bilgisi dersine kadar çocuklara kendilerini okulda hissettiren bir kurgu ile işlendi. Kendi sistemi üzerinden çocuklara sınıf havasını yaşatan öğretmenler, her öğrenciyle tek tek ilgilendi. People might strive a person’s lady luck casino fruit. Uludağ Koleji şu ana kadar 14 bin 562 online ders ile adını ilk sıraya yerleştirdi. Bunun yanında 2 bin 632 online etüt, 372 sanat spor ve kulüp etkinliklerinin yanı sıra 8 ve 11’inci sınıfları 111 online sınav ile geleceğe hazırladı. 2 bin 187 yabancı dil dersi, 312 speaking dersiyle yabancı dil konusunda da ilk sıralarda yer alırken, çocukların eğitimleri uzaktan olmuş olsa bile, takipleri yakından sağlandı. Bütün öğretmenler ve idareciler her çocuğu evinde adım adım takip etti. Hedef, okuldaki eğitim ile evdeki eğitimleri aynı seviyede tutabilmek” diye konuştu.
Anaokulundan başlayarak üniversiteye kadar devam eden hayat boyu eğitim anlayışı modelini esas alan Uludağ Koleji, yeni yatırımlarıyla da farkını hissettirdi. Salgın dönemi boyunca uzaktan eğitimde öğretmenler ve öğrencilerin her gün sınıftaymış gibi bir araya geldiğini belirten Öztahtalı, “Ağustos ayının sonunda yüz yüze eğitimlerimiz başlayacak. Ancak geleceğin ne göstereceğini şu anda kestirmek kolay değil. Uludağ Koleji olarak tekrar uzaktan eğitime geçilmesi durumunda yapılacak tüm çalışmalarımız hazır. Salgın ile ilgili bir Covid-19 çalışma grubu oluşturuldu. Salgın ile ilgili bilgilendirme odasından tutun da, termal kameralarla ilgili tespit ve uygulamalara kadar birçok yeni teknolojiyi hazır hale getirdik. Öğrencilerin güvenli bir şekilde okula gidip gelmesi için tüm önlemler alındı” dedi.

Uludağ Üniversitesi Orhangazi Yeniköy Asil Çelik Meslek Yüksek Okulu için YÖK’ün onayından geçen otomotiv bölümüne öğrenci alımı 1 yıl ertelendi. YÖK’ün yeni açılacak bölüm için en az 3 yeni öğretim görevlisi koşulu sağlanamadığı için bu yıl bölüme öğrenci alınamayacak. Yeni bölüme öğrenci alımı 2021-2022 Eğitim Öğretim döneminde gerçekleşecek.
Orhangazi’de bu yıl açılması planlanan otomotiv bölümüne öğrenci alımı gelecek yıla ertelendi. Uludağ Üniversitesi Orhangazi Asil Çelik Meslek Yüksek Okulu’nda mevcut yönetimin uğraşları sonucu daha önce yeni bölüm olarak otomotiv bölümü açılmış, YÖK yeni bölümü onaylamıştı.
Ancak YÖK kanununa göre yeni açılacak olan bölümler için en az 3 yeni öğretim görevlisi alımı yapılması gerektiğinden Orhangazi Asil Çelik Meslek Yüksek Okulu bu yıl öğrenci alımı yapamayacak. Uludağ Üniversitesi yönetiminin bu yıl içinde otomotiv bölümü için en az 3 yeni öğretim görevlisi alımı yapacağı, böylelikle de bölüme öğrenci alımının 2021-2022 Eğitim Öğretim yılından itibaren alınacağı, gelecek yılın tercihlerinde ise Orhangazi MYO’nun otomotiv bölümünün yer alacağı belirlendi.

BTÜ, TÜBİTAK Sanayi Doktora Programı Desteğinde Türkiye Birincisi

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın başkanlığında video konferans ile gerçekleştirilen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Koordinasyon Toplantısı’nda TÜBİTAK Sanayi-Doktora Programı başvuru sonuçları açıklandı. Bursa Teknik Üniversitesi kabul edilen 23 projesi ile Türkiye birincisi oldu.

Bakan Varank; “Kritik rol oynayacak”
Sanayi-Doktora programı ile yüksek nitelikli işgücünün sanayiye entegre olmasını amaçladıklarını belirten Bakan Varank; “47 üniversitemizin 147 sanayi kuruluşuyla yaptığı 188 projeyi destekleyeceğiz. Böylece sanayimizin ihtiyaçları doğrultusunda 645 doktora öğrencisi yetiştirilecek. Bu öğrencilerimize eğitimleri süresince aylık 4 bin 500 lira burs desteği sağlıyoruz. Ayrıca; mezuniyetlerini takiben 3 yıl boyunca istihdam desteği de sunuyoruz. Teknopark firmalarımız da bu programdan yararlanabiliyorlar. Sanayi-Doktora Programı, getirdiği vizyoner yaklaşımla sanayideki yapısal dönüşümde kritik bir rol oynayacak.” dedi.

TÜBİTAK’ın 2018 yılından itibaren destek programları kapsamına aldığı “2244 Sanayi Doktora Programı” üniversite-sanayi işbirliğini arttırarak firmalarda çalışacak doktora öğrencilerine burs, sanayiye ise istihdam desteği sağlıyor. Program özel sektörde daha fazla sayıda doktoralı araştırmacı çalıştırılması yoluyla Ar-Ge çalışmalarının geliştirilmesini amaçlıyor. Bütçesinin %18.43’ünü Ar-Ge çalışmalarına aktararak bu alanda üniversiteler arasında Türkiye ikincisi olan Bursa Teknik Üniversitesi çalışmalarının karşılığını almaya devam ediyor. Bünyesindeki Bursa Teknoloji Transfer Ofisi A.Ş. (BursaTTO) vasıtasıyla sanayi ile hâlihazırda çok sayıda proje yürüten BTÜ, başvurusu kabul edilen 23 Sanayi Doktora projesi ile Türkiye birincisi olarak sanayi ve Ar-Ge konusundaki çalışmalarını taçlandırmış oldu.

Rektör Karademir; “Doktoralı araştırmacı sayısını arttıracağız”
Program başvuru sürecinde firmalar ile gerçekleştirilen işbirliği görüşmelerinde BTÜ heyetine bizzat eşlik eden Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arif Karademir, 2244 Sanayi Doktora Programının çıktıları alındıkça ülke kalkınmasının da ivme kazanacağını belirtti. Rektör Karademir programın önemine yönelik olarak; “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde başlatılan ‘Yerli ve Milli Teknoloji Hamlesi’ kapsamında, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve TÜBİTAK başta olmak üzere devletimizin ilgili kurumları koordinasyonunda son derece stratejik ve kritik projeler yürütülmektedir. Savunma sanayiinde gerçekleştirilen atılımlar (İHA, SİHA, TİHA, yerli ve milli silahlar), yerli otomobil, TEKNOFEST, ‘Bölgesel Kalkınma Odaklı Üniversite Yapılanması’ gibi projeler bunlara örnek olarak verilebilir. TÜBİTAK 2244 Sanayi Doktora Programı da aynı amaçla kurgulanmış bir milli projedir. Program başvuru sürecinde 75 firma ile görüşmeler gerçekleştirdik, 42 proje başvurusu yaptık, bunlardan 23 tanesinin onayını aldık. Üç ayrı ildeki 23 firma ve kuruluş ile işbirliği içinde 10 ayrı bölümümüz altında toplam 28 milyon TL bütçe ile ilerleyen zamanlarda 100’e yakın doktora öğrencisi yetiştireceğiz. Bu süreçte en az 5 yıl üniversite-sanayi işbirliğini doktora temelli projeler üzerinden kuvvetlendirerek sanayimizde çalışan doktoralı araştırmacı sayısını arttıracağız. BTÜ olarak on yıl gibi kısa süreli geçmişimizle, henüz TEKNOKENT’imiz kurulmadan ve bu sene maalesef destek alamayan çok genç Teknoloji Transfer Ofisimizin koordinatörlüğünde, son derece enerjik, genç ve çalışkan ekibimizle Türkiye’nin öncü üniversitelerinden biri haline gelmekten mutluluk duyuyoruz. Başta BTÜ ailesine, bizi çok sıcak karşılayan kadirşinas ve ülkemizin gözbebeği sanayicilerimize içten teşekkür ederim. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza, Milli Eğitim Bakanlığımıza, YÖK Başkanlığımıza ve TÜBİTAK’a teşekkürlerimi sunar, Bursa Teknik Üniversitemize desteklerinin devam etmesini temenni ederim. Şimdi daha çok çalışma zamanı, Üniversitemize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.” dedi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı haber linki: https://www.sanayi.gov.tr/medya/haber-detayi/8f85f21d-d70e-4a69-9710-35c88f9ed4f3

TÜBİTAK haber linki: https://www.tubitak.gov.tr/tr/duyuru/2244-sanayi-doktora-programinin-ikinci-cagri-duyurusunun-sonuclari-aciklandi

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç, “Ön lisans, lisans ve yüksek lisans düzeydeki örgün programlarda uzaktan öğretim yoluyla verilebilecek ders oranı yüzde 40’a yükseltildi. Böylelikle dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan karma öğretim modeline diledikleri takdirde üniversitelerimiz uygulama ile geçebilecekler” dedi.
YÖK Başkanı Saraç, yapısal değişikliklerinin ikinci kısmı olan uzaktan öğretim ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Son dönemde Son dönemde yükseköğretim sistemini yarınlara hazırlayabilmek maksadıyla, ayrıca üniversiteleri küresel değişime, yeni ve zor döneme hazırlıklı kılabilmek, yükseköğretimi uluslararası rekabete sokabilmek için bazı yeni ve yenilikçi düzenlemeler yaptıklarını belirten Saraç, bu bağlamda geçtiğimiz günlerde küresel salgın sürecinde yurt dışında okuyan Türk öğrenciler ile ilgili ve Türkiye’de yabancı uyruklu öğrencilerin gelmesine yönelik düzenlemeleri açıkladıklarını anımsattı. Bugün de uzaktan öğretim ile ilgili yapısal değişikliğe yönelik bazı kararları açıklayacaklarını ifade eden Saraç, “Bilindiği gibi küresel salgın nedeniyle ülkemizde de bütün dünyada olduğu gibi yüz yüze eğitime ara verilerek, dijital imkanlarla uzaktan öğretim yoluyla dersler yürütülmeye başlanmıştır. Yaşanan süreç, yükseköğretim kurumlarımızın her şeye rağmen derslerin uzaktan öğretimle yürütülmesine ilişkin gerekli hazırlıkları çok hızlı bir şekilde yürütebildiğini de ortaya koydu. Bununla birlikte bazı yükseköğretim kurumlarımızın, dijital imkanlarla uzaktan öğretim yoluyla ders verebilme alt yapısı ile akademik hazırlık açısından geliştirilmesi gereken yönlerinin de bulunduğunu ifade etmek isteriz. Fakat bu durum, yükseköğretimi güçlü bütün sistemler, dünya sıralamalarındaki ilk 100’de yer alan tüm üniversiteler için de geçerlidir. Dolayısıyla gelecek süreçler bağlamında bugünden hazırlığımızı yaptığımız takdirde önümüzde ümidvar olmamızı gerektiren bir fırsat bulunmakta olup gerekli adımların vakit geçirilmeksizin atılması durumunda çok hızlı mesafe alınacağımıza güçlü bir şekilde inanıyorum” diye konuştu.
Örgün öğretimde uzaktan öğretimle verilebilecek ders oranını YÖK olarak yüzde 40 çıkardıklarını bildiren Saraç, “Bilindiği üzere mevzuatımız üniversitelerimizin örgün programlarında yer alan derslerin yüzde 30’una kadarını uzaktan öğretim yolu ile verebilmelerine imkan sağlamasına rağmen bu oranın yarısına yaklaşan üniversitemiz dahi bulunmamaktadır. Bu durum, dijital imkanların kullanabilmesi yolunda güçlü bir iradeye sahip bulunan kurumlarımızın bile ayrıca bir yönlendirmeye ve desteğe ihtiyaç duyduğunu göstermektedir” şeklinde konuştu.

“Uzaktan öğretim yoluyla verilebilecek ders oranı yüzde 40’a yükseltildi”
Bu çerçevede yükseköğretim kurumlarını önümüzdeki süreçlere hazırlayabilmek, dijital imkanlarla uzaktan öğretim yoluyla ders vermelerine ilişkin çalışmalarını ve hazırlıklarını desteklemek amacıyla yükseköğretim kurumlarında uzaktan öğretim yoluyla ders verilmesi konusunda önemli kararlar alındığını bildiren Saraç, şunları kaydetti:
“Buna göre, ön lisans, lisans ve yüksek lisans düzeydeki örgün programlarda uzaktan öğretim yoluyla verilebilecek ders oranı yüzde 40’a yükseltildi. Böylelikle dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan karma öğretim modeline diledikleri takdirde üniversitelerimiz uygulama ile geçebilecekler. Örgün öğretim programlarında yer alan derslerin yüzde 10’unun uzaktan öğretim ile verilmesini istiyor ve önemsiyoruz. Dijital imkanların kullanabilmesindeki yetkinliğin program özelinde de olması için örgün öğretimdeki her bir programın derslerinin asgari yüzde 10’unun uzaktan öğretim ile verilmesinin güçlü bir şekilde tavsiye ve teşvik edilmesine de karar verildi. Örgün öğretimde uzaktan öğretim ile verilecek bu derslerin her bir dönem bazında olması veya bütün programa yayılması ile eş zamanlı verilip verilmemesi hususlarında üniversiteler karar verecek. Fakat Yükseköğretim Kurulu olarak dijital imkanlar ve uzaktan öğretim yolu ile verilecek bu derslere özellikle 2020-2021 eğitim-öğretim yılı güz dönemi programında nispeten daha fazla yer verilmesini önemsiyoruz. Bu önerimiz devlet ve vakıf bütün üniversitelerimiz için geçerli. Buna yönelik senato kararı alan ve uygulayan devlet üniversitelerine, uzaktan eğitim merkezlerinde görevlendirilmek üzere ek kadro tahsisi yapılacak, ayrıca bu uygulamaya geçen üniversiteler için ek araştırma görevlisi de tahsis edilecektir.”
Saraç, önümüzdeki eğitim öğretim yılının ilk döneminde kampüslerde öğrenci açısından daha rahat eğitim öğretim ortamlarının oluşmasını hedeflediklerine vurgu yaptı. Bu yeni düzenlemelerin üniversitelerin uzaktan öğretime ilişkin yetkinliklerinin artırılmasını sağlayacağı gibi üniversitelerin kampüslerinde, amfi, derslik gibi eğitim ve öğretim mekanlarında ve sosyal mekanlarda öğrenci açısından devletin belirlediği yeni normalleşme sürecine uygun ortamların oluşması sonucunu da doğuracağını dile getiren Saraç, “Uygulama ağırlıklı programlardaki teorik derslerin de ilk dönemde ve mümkün olduğunca dijital imkanlar ile verilmesinin tercih edilmesi ve kalabalık derslerin de gruplara bölünerek yapılması önümüzdeki eğitim öğretim dönemi için ünivesitelerimize güçlü önerilerimiz ve tavsiyelerimiz arasındadır” ifadelerini kullandı.

“Uzaktan Eğitim Merkezi veya Birimi bulunmayan devlet üniversitemiz kalmadı”
“20 Uzaktan Eğitim Merkezi’nin kurulmasıyla artık Uzaktan Eğitim Birimi bulunmayan devlet üniversitesi sistemde kalmadı” diyen Saraç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Devlet üniversitelerimizin çoğunda uzaktan öğretim birimleri bulunmaktaydı. Geleceğin yükseköğretiminde dijitalleşmenin önemini gittikçe artıracağı güçlü beklentisinden de hareket ederek bütün üniversitelerimizde bu merkezlerin kurulması ve hızlı bir şekilde yetkinlik kazanması maksadıyla bugün 20 devlet üniversitemizde daha Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni kurduk. Böylelikle Uzaktan Eğitim Merkezi veya Birimi bulunmayan devlet üniversitemiz kalmadı. Bu merkezlerin hem uygulamalara destek veren hem de ilgili konularda araştırmalar yapan bir yapıya dönüştürülmesini sağlamayı planlıyoruz. Bu merkezlerde görevlendirilen personelin yetkinliklerini artırmak için özel bir program da uygulayacağız. Diğer taraftan vakıf üniversitelerinin tümünde de bu merkezlerin kurulması yönünde tavsiye kararı aldık.”
Saraç, önümüzdeki dönemde uzaktan öğretim uygulamalarının standartlarını yeniden belirleme ve izleme çalışmalarının yapılacağını söyledi. Programların açılması ve derslerin yürütülmesine ilişkin kalite standartlarının belirlenmesi ve uygulamaların değerlendirilmesine yönelik yeni mekanizmaların kurulması, buna paralel olarak YÖK’de de ayrı bir birim kurulmasının söz konusu olduğunu aktaran Saraç, “Uzaktan öğretimle yürütülen program ve derslerde ölçme ve değerlendirme yöntemleri sadece sınavlarla değil, sürece yayılan bir şekilde kurgulanması için bir çalışma başlattık. Yükseköğretim kurumlarımızdaki uzaktan öğretim altyapısının güçlendirilmesini sağlamaya yönelik olarak TÜBİTAK ile yaptığımız ortak çalışmalar hızla devam etmekte olup bu konulardaki somut gelişmeler önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacaktır. Yeni YÖK olarak yükseköğretimi tedrici olarak yeniden yapılandırmaya yönelik sonuç üreten yeni düzenleyici kararlar almaya ve kamuoyu ile paylaşmaya önümüzdeki günlerde de devam edeceğiz” dedi.

“Bu kriz bittikten sonra pek çok sistem eskisi gibi olmayacak”
Türkiye’de korona virüs günlük vaka sayılarında azalma söz konusuyken bu tür önlemlerin neden almaya ihtiyaç duyulduğuna ilişkin bir soru üzerine Saraç, “Biz bu pandemi vakasının dünyada seyrine ve çeşitli ülkeleri etkilemeye başladığından itibaren ilgili ülkelerde bulunan yükseköğretim sistemlerini ve başarılı üniversitelerin durumlarını mercek altına almıştık. YÖK olarak kanaatimiz bu pandemi süreci ülkemizde çok başarılı bir şekilde sürdürülüyor. Fakat bu kriz bittikten sonra pek çok sistem, bunun içinde yükseköğretim sistemleri de dahil eskisi gibi olmayacak. Biz YÖK olarak bunu görüyoruz. Dolayısıyla yeni bir dönem başlayacak ve biz bu dönemi üniversitelerimize hazırlıklı kılmak istiyoruz. Bizim ya bu süreçlere hazırlıklı olmamız lazım ya da bu süreç kapımıza dayandığı vakit günü birlik kararlar almamız lazım” açıklamasında bulundu.

Milli Eğitim Bakanlığı, koronavirüs salgını dolayısıyla kapatılan okullarla ilgili olarak 15 Ağustos’tan sonra 3 haftadan az olmamak kaydıyla yüz yüze telafi eğitimi yapılacağını duyurdu.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) yapılan açıklamada “Özel okullar, 15 Ağustos’tan sonra 3 haftadan az olmamak kaydıyla yüz yüze telafi eğitimi yapacak. Özel öğretim kursları da gerekli önlemleri alarak, velilerin istemesi halinde, eğitimlere bugünden itibaren başlayabilecek. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri de eğitimlere 15 Haziran’dan itibaren başlayabilecek” ifadelerine yer verildi.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Muammer Yıldız, özel okulların 19 Haziran’a kadar uzaktan eğitime devam edeceğini, 15 Ağustos’tan sonra 3 haftadan az olmamak kaydıyla yüz yüze telafi eğitimi yapacağını duyurdu.

2019-2020 ÖĞRETİM YILININ SONUNA KADAR UZAKTAN EĞİTİM DEVAM EDECEK

Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle alınan tedbirler doğrultusunda 16 Mart – 31 Mayıs 2020 tarihleri arasında eğitime ara verilen, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında faaliyette bulunan özel okullarda, eğitimlere uzaktan eğitim yoluyla devam edildiği anımsattı.

Resmi okullar tarafından EBA ve EBA TV üzerinden uzaktan eğitim yapıldığı sırada özel okulların da eş zamanlı olarak kendi imkan ve öğretmenleriyle uzaktan eğitim verdiğinin altını çizen Yıldız, şu bilgileri paylaştı:

“Özel okullar, verdiği uzaktan eğitimden öğrencilerinin ne kadar faydalandıklarının ölçümünü yaparak konu tekrarı veya yüz yüze eğitim alınmasına ihtiyaç duyulan alanlarda telafi eğitimi yapabilecek. Özel ilkokul, ortaokul ve orta öğretim kurumları ise 2019-2020 öğretim yılının bitim tarihine kadar eğitimlerine uzaktan eğitim yoluyla devam edecek. Yüz yüze telafi eğitim, özel okullarda 15 Ağustos 2020’den sonra başlayacak olup Ağustos ve Eylül aylarında toplam süresi en az üç hafta olacak şekilde düzenlenecek. Telafi eğitimi yapacak özel okullar eğitimin zamanı ve süresini il/ilçe milli eğitim müdürlüklerine bildirecek ve eğitime başlamadan ve eğitim süresince okullarında tedbirleri alacak.”

ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZLERİ

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerindeki eğitimlere de 16 Mart – 31 Mayıs tarihlerinde ara verildiğini hatırlatan Yıldız, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Tedbirlerin uygulanmasıyla ülke genelinde olumlu sonuçlar elde edilmiş ve normalleşme süreci planlandığı şekliyle devam etmektedir. Kontrollü sosyal hayat kuralları, il pandemi kurulunun görüşleri de dikkate alınarak kurum binalarında, eğitimde kullanılan araç gereçlerde ve engelli bireylerin merkeze ulaşımlarında kullanılan servis araçlarında koronavirüs salgınından korunmak için gerekli olan maske kullanımı, hijyen ve sosyal mesafenin korunması ile ilgili tedbirlerle birlikte, illere gönderdiğimiz yazıdaki kurallara uyulması şartıyla özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin kurucuları ve engelli bireylerin velilerinin istemesi halinde, merkezlerde eğitimlere 15 Haziran 2020 tarihinden itibaren başlayabilecektir.”

TÜBİTAK tarafından Döner Kanat ve Sabit Kanat kategorilerinde düzenlenen 5’inci Uluslararası İnsansız Hava Araçları Yarışması’nda Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) rüzgârı esti. Başvuruları 3 Şubat-30 Nisan 2020 tarihleri arasında tamamlanan yarışmanın ilk aşaması olan Kavramsal Tasarım Raporlama sürecinde Bursa Uludağ Üniversitesi’nden 8 takımın hazırladığı projeler kabul edilerek 8’er bin TL’lik İHA geliştirme desteği almaya hak kazandı.
Öğrenci topluluklarının büyük ilgi gösterdiği yarışmaya katılan takımlar tarafından sunulan kavramsal tasarım raporları, TÜBİTAK’ın oluşturduğu Danışma ve Değerlendirme Kurulu’nun değerlendirmesinden geçti. Toplam 70 puan ve üzeri alan 8’i yurt dışından 200 takım başarılı bulunarak 8.000 TL’lik İHA geliştirme desteği almaya hak kazandı.TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali kapsamında Gaziantep Alleben Göleti’nde 15-20 Eylül 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilecek yarışmada her bir kategoride birincilere 30 bin TL, ikincilere 20 bin TL veüçüncülere de 15 bin TL ödül verilecek.Ayrıca her bir kategoride TUSAŞ Özel Ödülü olarak 12 bin TL ve staj ödülü dağıtılacak.
BUÜ öğrenci topluluklarının da yoğun ilgi gösterdiği yarışmaya, 12’si yurt dışından olmak üzere toplam 336 takımın başvurusu kabul edildi. BUÜ’den Sabit Kanat kategorisinde UHAVK, ARK-07 ve ULTİM takımları, Döner Kanat kategorisinde ise ULUCOTER, BURUC Havacılık ve Uzay, ULUGÖK, TULAY – TAN ve AERONE takımlarının projeleri ilk aşama olan Kavramsal Tasarım Raporu sürecini başarı ile geçti.

 

????????????????????????????????
Alınan sonuçların kendilerini çok mutlu ettiğini söyleyen BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, öğrencilerin ve akademisyenlerin yürüttükleri tüm projelere ellerinden gelen desteği verdiklerini vurguladı. Son bir yıl içerisinde Üniversiteden proje ve araştırma temelli onlarca projenin çıktığına işaret eden Rektör Kılavuz, “Üniversite yönetimi olarak bizler ilk günden itibaren tüm akademisyenlerimizin ve öğrencilerimizin içerisinde bulunan cevherleri ortaya çıkarmak için çalışıyoruz. Bursa Uludağ Üniversitesi’nde görev yapan çok kıymetli akademisyenlerimizin ve öğrencilerimizin bulunduğuna inanıyoruz. Biraz azim, biraz moral ve destek ile bu cevherin oraya çıkacağını inanıyoruz. Sadece bir yıl içerisinde Üniversitemiz bilimsel anlamda önemli bir mesâfe kat etti. Öğrencilerimizdeki değişimi de görmeye başladık. Üniversitesini seven ve sahiplenen bir kitle var. Tüm bu çalışmaların sonunda Bursa Uludağ Üniversitesi’nin her anlamda hak ettiği noktaya geleceğine inanıyoruz” diye konuştu.


Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi İş İnsanları Derneği (DOSABSİAD) üyeleri ve DOSAB’daki fabrikaların sahipleri ve yöneticilerinin faydalanabilmesi için Almeda Okulları ile eğitim protokolü imzalandı. DOSABSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Çevikel, geleceğimizin teminatı olan çocukların , geleceğinin en doğru biçimde şekillenmesini sağlayacağına inandıkları eğitim kurumlarıyla yakın işbirliği içinde olduklarını söyledi.

Nilüfer Çevikel, Alpiş grup Üst Düzey Yöneticisi (CEO) Gökhan Karadayı, Almeda Okulları Genel Müdürü Selman Başol ile DOSABSİAD Merkezi’nde görüştü. Nilüfer Çevikel, günümüzde kaliteli eğitimin çok daha fazla önem kazandığını söyledi. Dijital çağın üst seviyede yaşandığı günümüzde çocukların artık kodlamayı ilkokul çağlarından itibaren öğrenmeye başladığını ifade etti. Çevikel, okullarda da binalardan önce eğitim kadrosu ile sunulan diğer bilimsel, kültürel, spor ve sanatsal etkinliklerin ilgi gördüğünü belirtti. Güçlü eğitim kadrosu ile yola çıkan ve farklı etkinlikler sunan okulların rakiplerine oranla bir adım öne geçtiğini aktaran Çevikel, “Dünya ile her alanda rekabet edebilmemiz için eğitim çok önemli. Yerli ve milli ürün ile yazılımlara sahip olabilirsek, o zaman Türkiye çok daha iyi bir konumda olacaktır” dedi.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı DOSABSİAD’tan-Eğitim-Protokolü-1-1024x682.jpeg

YERLİ VE MİLLİ YAZILIM

Koronavirüs (Covid-19) salgını sonrası toplantı ve ikili görüşmelerin dijital dünya üzerinden yapıldığını, ancak bunun için başka ülkelerin yazılımlarını kullanmak zorunda olduklarını aktaran Çevikel,  şunları söyledi: “Dijital dünyaya çabuk uyum sağladık, ancak bu süreçten sonra kendi yazılımlarımızı, kodlamalarımızı yapmalıyız. Yerli ve milli yazılım ve kodlamalar bizi farklı kılacaktır. Önceleri yurtdışından makina alırdık. Arızalandı mı bir cıvatasını dahi sökemez, mutlaka aldığımız ülkeden bir teknik eleman çağırmak zorundaydık. Çünkü teknoloji onlarındı. Kendi teknolojisini üreten, hatta dışarı teknoloji satan ülkelerden biri olmalıyız. O nedenle eğitime çok önem veriyoruz.” Çevikel, DOSABSİAD olarak eğitim ile ilgili her türlü işbirliği ve benzeri ortak organizasyonlara açık olduklarını sözlerine ekledi.

50 METREKARELİK SINIFLAR

Alpiş Grup CEO’su Gökhan Karadayı da Almeda Okulları’nda işletme yönetimi ile eğitim yönetiminin ayrı olduğunu belirtti. Almeda Okulları’nın 18 bin m2 kapalı,3700 m2 açık alan üzerine kurulu, 1680 öğrenciye hizmet edecek düzeyde olacağını ifade eden Karadayı, 50 metrekarelik sınıfların sosyal mesafe kurallarına uygun şekilde tasarlandığını kaydetti. Okullarda eğitim sürecinde velileri de işin içine katacaklarını aktaran Karadayı, “Mesela çocukları okullarımızda eğitim gören velilerimiz, 4 haftalık bir eğitime katılmak zorunda” diye konuştu. Almeda Okulları Genel Müdürü Selman Başol da okula ilişkin bilgi verdi. Akademik başarı ile beraber yaşamsal ve sosyal başarıyı da kazandırmayı istediklerini; öğrencisini ,velisini ve öğretmenini eğiten uluslararası bir okul olmayı hedeflediklerini belirtti. Ayrıca okulda 80 kişilik küçük bir sinema salonu, 600 kişilik konferans salonu, uluslararası standartta kapalı spor salonu ve diğer aktiviteler için çeşitli alanların bulunduğunu anlatan Başol, anaokulunda liseye kadar eğitim verecek okulda her eğitim grubunun yemekhanesinin ayrı olacağını aktardı. Başol, okulda yazılım ve kodlama, sanat etkinlikleri, fikir ve çocukların el becerilerini arttıracak 9 adet atölyenin bulunduğunun altını çizdi.

 

0 6041

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Covid-19 sürecinde YÖK’ün kaydettiği ilerlemeyi kaybetmemesi adına yeni önlemler alındığını aktardı.

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, Türk Yükseköğretim sistemini daha güçlü bir şekilde yarınlara hazırlayabilmek adına hazırlanan yeni düzenlemeleri açıkladı. Saraç, resmi sosyal medya hesabı üzerinden yeni düzenlemeleri, “Yükseköğretimimizi Covid-19 salgını sonrasındaki küresel değişime, yeni ve zorlu sürece hazırlamak ve özellikle uluslarasılaşmada son yıllarda katettiğimiz büyük mesafeyi kaybetmemek amacıyla bir dizi kararlar aldık” ifadeleriyle duyurdu.

Yurtdışında eğitim gören Türk öğrenciler için yapılan düzenlemeler kapsamında YÖK, yurt dışında okuyan, fakat Covid-19 küresel salgını dolayısıyla okuduğu üniversiteye dönemeyen veya okuduğu ülkedeki salgına ilişkin riskler yüzünden üniversitesine dönmek istemeyen öğrencilerin için bir dizi önemli kararlar aldı.

YÖK, yurtdışında okuyan öğrencilerin salgın sonrasında öğrenimlerini Türkiye’de sürdürmek istediklerini bildirmeleri üzerine, bu öğrencilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları nedeniyle küresel salgın dönemindeki sağlık endişelerini dikkate alarak yeni düzenlemeler yaptı.

Covid-19 Küresel Salgını dolayısıyla sadece 2020-2021 Eğitim ve Öğretim yılı güz dönemi yatay geçiş işlemlerine mahsus olacak, öğrenci merkezli düzenlemelerin ana hatları ise şu şekilde:

“Yurtdışı yatay geçiş kontenjanları artırıldı, kısıtlar kaldırıldı. Yükseköğretime girişte başarı sıralaması şartı bulunan ‘Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Hukuk, Öğretmenlik, Mühendislik ve Mimarlık’ programları dışındaki yükseköğretim programlarının yurt dışı yatay geçiş kontenjanlarındaki yüzde 50 kısıt kaldırılarak, bu programlara yurt içi yatay geçiş kontenjanı kadar yurt dışı kontenjan ayrılabilmesine imkan tanındı. İlk binde yer alan üniversitelerde eğitim görenlere ek fırsat verildi.

Üniversite sıralamalarında ilk binde olan üniversitelerde okuyan öğrencilere ayrıca yeni bir imkan daha tanındı. Başarı sıralaması şartı bulunan ‘Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Hukuk, Öğretmenlik, Mühendislik ve Mimarlık’ programları için olan yurt dışı yatay geçiş kontenjan kısıtlaması, Yükseköğretim Kurulunca belirlenmiş olan sıralama kuruluşları tarafından yapılan dünya üniversite sıralamalarının herhangi birinde ilk binde yer alan üniversitelerin programlarındaki öğrenciler için, geçerli olmayacak.

Dolayısıyla ilk binde yer alan üniversitelerde okuyan Türk öğrencilere ülkemizde eğitim ve öğretim görebilmeleri için yeni bir fırsat penceresi açılmış oluyor. Bu düzenleme yurtdışına giden ve üstün nitelikli üniversitelerde okuyan başarılı öğrencilerin tekrar Türkiye’deki üniversitelerimize kazandırılmasının yolunu da açacak.”

Türkiye’deki açık öğretim programlarından herhangi birine yatay geçiş imkanı da bu kapsamda açıklanan yenilikler arasında. 2020-2021 Eğitim ve Öğretim yılına mahsus olmak kaydıyla, ÖSYS/YKS Puanına veya muadil belgelere sahip olmak koşulunu sağlamaları halinde dileyen öğrenciler, Türkiye’deki açık öğretim programlarından herhangi birine yatay geçiş başvurusu yapabilecek. Bu durumda ilgili üniversiteler bu öğrencilerin programa intibaklarını gerçekleştirecek.

Yatay geçişler her sınıfa yapılabilecek

Küresel Salgın dolayısıyla ve 2020-2021 eğitim öğretim yılı güz dönemi ile sınırlı olmak üzere öğrenciler, birinci sınıf ve son sınıf da dâhil bütün sınıflara yatay geçiş başvurusu yapılabilecektir. Bu şekilde yurt dışında okuyan tüm öğrenciler, okudukları sınıf ne olursa olsun belli şartlar dâhilinde Türk yükseköğretim sistemine dâhil olabilecek. Bilindiği üzere mer’i mevzuata göre ilk ve son sınıflara yatay geçiş yapılamamaktadır.

Dolayısıyla bu düzenlemede küresel salgın dönemine mahsus olmak üzere geniş bir imkan sunulacak
YÖK Başkanlığı tarafından, Covid-19 Küresel salgını dikkate alınarak sadece “2020-2021 Eğitim ve Öğretim yılı güz dönemine mahsus olmak” üzere Türkiye’deki üniversitelere yatay geçiş hususları ise şu şekilde aktarıldı:

“Ülkemizdeki üniversitelere yatay geçiş kontenjanları artırıldı, İlk bindeki üniversitelerden yatay geçiş talep edenler için yeni imkanlar sunuldu, birinci ve son sınıfa da yatay geçiş başvuru imkânı sağlandı, şartları sağlayan ve dileyen öğrenciler için de açıköğretim programlarına geçiş yapabilmelerinin yolu açıldı.”

Türkiye’deki üniversitelerin, yurt dışındaki üniversiteler ile yürüttükleri ortak programlardaki Türk öğrenciler için yeni düzenlemeler de açıklandı. Bu kapsamda seçenekler program özelinde ve öğrenci merkezli değerlendirilerek karar alınacak. Covid-19 salgını nedeniyle yükseköğretim kurumlarının yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarıyla ortak yürütmekte olduğu önlisans ve lisans programlarında kayıtlı olan öğrencilerden, 2020-2021 eğitim ve öğretim yılında yurt dışındaki üniversitede eğitim alması gerekenler için de YÖK kolaylaştırıcı bazı kararlar aldı.

Salgın nedeniyle üniversitelerdeki yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarıyla açmış oldukları ortak programlarda okuyan öğrencilerden yurtdışına gitmek istemeyen öğrenciler için alınan karar uyarınca yükseköğretim kurumları bu öğrenciler ile ilgili olarak, “Yurt dışındaki yükseköğretim kurumundan dijital imkanlarla ve uzaktan öğretim ile ders alabilmesi, iki yükseköğretim kurumunun da uygun görmesi halinde öğrencilerin Türkiye’de kayıtlı oldukları yükseköğretim kurumunda eğitim alabilmesi, Türkiye’deki yükseköğretim kurumundan aldıkları derslerin yurtdışındaki üniversite tarafından sayılabilmesi, yurt dışında eğitim almaları gereken dönemlerin değiştirilebilmesi, öğrencilerin talebi halinde ortak programdan çıkarak kayıtlı olduğu yükseköğretim kurumundaki eşdeğer programa geçebilmesi, seçeneklerinden birisini, program özelinde ve öğrenci merkezli değerlendirerek karara bağlayabilecek” ifadelerine yer verildi.

Yurtdışından gelecek uluslararası öğrencilerin sayısını artırmak için yeni düzenlemeler yapıldı. Türkiye’nin yabancı öğrenciler için cazibe merkezi olmaya devam etmesi de sağlanacak hususlar arasında. Son yıllarda YÖK’ün başlatmış olduğu ‘Hedef Odaklı Uluslarasılaşma Projesi’ kapsamında beş yıl önce 48 bin olan yabancı, uluslararası öğrenci sayısı olağanüstü bir artış ile 180 bine ulaşmıştı.

YÖK, bu başarının salgın sonrasında da kaybolmaması ve Türkiye’nin yabancı öğrenciler için cazibe merkezi olma durumunun devam etmesi için bu yıla mahsus olmak üzere yeni düzenlemeler gerçekleştirdi. Bu doğrultuda YÖK Başkanlığı, “Geç mezuniyet durumlarına yönelik yeni haklar tanındı.

Salgın dolayısıyla pek çok ülkede lise mezuniyet sınavlarının sonbahara ertelenmesi, geç mezuniyet ile salgın nedeniyle alınan tedbirler dolayısıyla ülkemizde eğitim görmek isteyen uluslararası öğrenci adaylarına ‘2020-2021 akademik yılı güz dönemine mahsus olmak üzere’ bazı yeni imkânlar tanındı. Adaylar ön kayıt yaptırabilecek, ayrıca başvuru ve kayıt süreci 15 Aralık 2020 tarihine kadar uzatılarak geç kayıt yapılabilecek. Eğitim ve öğretime başladıktan sonra kayıt yaptıranlara hızlandırılmış telafi eğitimi verilebilecek.

Geç kayıt yaptıran öğrenciler güz döneminde kayıt dondurarak eğitime bahar döneminde başlayabilecek. Eğitim ve öğretim dönemi başladığında kayıt yaptırmış, ancak ülkemizde veya kendi ülkelerinde alınan tedbirler nedeniyle gelemeyen öğrencilere, bu tedbirler kalkıncaya kadar 2020-2021 eğitim ve öğretim yılı güz döneminde dersleri dijital imkânlarla uzaktan öğretimle verilebilecek. Uluslararası öğrencilerin klinik alanlar dışındaki lisansüstü programlara, YÖK’ten bir günde alınabilen ‘Okul Tanıma Belgesi’ ile kayıt yaptırılabilmesine de imkân tanındı” açıklamasında bulunuldu.

Bu düzenlemeler ile küresel salgın sürecinde üniversitelerin yurtdışından öğrenci kaydetmeleri teşvik edilecek ve yükseköğretim bölgesi için çekim merkezi olması durumunun devam etmesi hedefleniyor.

Yükseköğretim sanal fuarları gerçekleştirilecek

Yükseköğretim Kurulu küresel salgın müddetince kısıtlanan hareketliliğinin olumsuz etkilerini azaltmak ve bu süreçte Türk yükseköğretiminin yurtdışında dijital ortamlarda da tanıtılabilmesini sağlamak için harekete geçti. Bu kapsamda ise, ‘Yükseköğretim Sanal Fuarları’nın yapılması için hazırlıklara başlandı.

Türkiye’deki bütün yükseköğretim kurumlarının uluslararası platformlarda yabancı uyruklu öğrencilere tanıtımı amacıyla dijital ortamlarda gerçekleştirilecek olan Sanal fuarlar için üniversiteler diğer ilgili kamu kurumları ile de iş birliği içinde olacak.

Bu kapsamda üniversiteler, bünyelerindeki fakülteleri, programları ve öğrencilere sundukları bütün imkanları tanıtarak, eş zamanlı olarak yabancı uyruklu öğrencilerin kendi yetkilileri ile doğrudan iletişim halinde olmalarına imkân sağlayacak.

Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Hukuk Fakültesi öğrencileri, Türkiye’nin ilk ve tek üniversitelerarası insan hakları hukuku yarışmasına damga vurdu.
Bahçeşehir Üniversitesi tarafından düzenlenen Varsayımsal Bireysel Başvuru Yarışması’nın altıncısının finali 22 Mayıs Cuma günü gerçekleşti. Covid-19 salgını nedeniyle çevrimiçi olarak yapılan yarışmanın finalindeBursa Uludağ Üniversitesi birinci oldu. Normal şartlarda 17 Nisan günü yapılması gereken final, finalist takımlardan gelen ortak talep doğrultusunda 22 Mayısa ertelendi. Sırasıyla Bursa Uludağ, Koç, Trabzon ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi takımlarının Av. Ayşe Dicle Ergin, Av. Abdülhalim Yılmaz ve Anayasa Mahkemesi raportörü Mustafa İlhan Öztürk’ten oluşan jüri karşısına çıktı. Takımlar önce, varsayımsal olayda İran’daki baskılar sebebiyle 5 yaşındaki oğluyla birlikte yasa dışı yollarla Türkiye’ye giren, ancak yakalanarak sınır dışı edilen ve ülkesinde işkence gören Maryam Nasrin Jabbari’nin avukatı olarak 20 dakikalık sunumlarını yaptı, ardından da jüri üyelerinin sorularını cevapladı. Aylara yayılan çalışmalarının sonucunda hem insan hakları hukuku alanındaki bilgilerini geliştirmiş hem de Anayasa Mahkemesi’ne ferdî başvuru sürecini yaşayarak öğrenmiş oldu.
Tüm sunumların tamamlanmasının ardından jüri üyeleri gizli oturumda değerlendirmelerini yaptı ve Bursa Uludağ Üniversitesi’ni birinci, Koç Üniversitesi’ni ise ikinci olarak belirledi.

Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ), dünyayı etkisi altına alan ve aktif eğitim-öğretim sürecini sonlandıran Covid-19 salgını nedeniyle hizmete açtığı e-kütüphane uygulamasında önemli bir rekora imza attı.
BUÜ Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı tarafından abone olunarak öğrenci ve akademisyenlerin hizmetine sunulan, elektronik kaynaklara (e-dergi, e-kitap, e-tez vb.) uzaktan erişim için sunulan e-kütüphane web portalı salgın sürecinde kullanım rekoru kırdı. Üniversite tarafından 2016 yılında hizmete açılan http://ekutuphane.uludag.edu.tr kampüs dışı erişim sistemi, birebir eğitimlerin sonlandırılmasının ardından mart ve nisan aylarında en yüksek kullanım oranlarına ulaştı. Eğitim-öğretimin uzaktan devam ettirilmesi nedeniyle uygulamaya alınan kampüs dışı erişim sistemi sayesinde BUÜ’lü öğrenci ve akademisyenler evlerinden e-kaynaklara hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabildiler. Salgın öncesinde de yoğun olarak kullanılan platform eğitime ara verilen dönemde de kesintisiz hizmet vermeye devam etti.
Uzaktan eğitim e-kütüphane ile devam etti

???????????????????????????????????????????????????????????
Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı’ndan alınan bilgilere göre, basılı kaynaklarına erişilemeyen ve kütüphanelerin fiziki olarak kullanılamadığı bu dönemde özellikle akademisyenler tarafından platform içerisindeki e-kaynaklardan (e-kitap, e-dergi, makale, tez) öğrencilere ödev vermeye devam edildi. Daire Başkanlığı, Prof. Dr. Fuat Sezgin Merkez Kütüphanesi’nde 2016 yılında uygulamaya açılan sistemin aynı yılın Nisan ayında sadece 12 girişin yapıldığını vurgulayarak, bu rakamın 2020 mart ayında 12 bin 510, nisan ayında ise 19 bin 962 sayısına çıktığı bilgisini paylaştı. Başkanlık, 2016 yılının aynı aylarında sadece 17 kaynak inceleme sayısının bulunduğuna işaret ederek, bu rakamın 2020 mart ayında 19 bin 979, nisan ayında da 31 bin 584 olduğunu belirtti. Daire Başkanlığı, sisteme kayıt sayılarının da sadece Nisan ve Mayıs aylarında toplam 2 bin 543’e ulaştığını bildirdi.