
Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Yeliz Engindereli, çocuklarda ruhsal açıdan olumsuz etkilenmelere sebep olabilen salgın ve beraberinde getirdiği korunma önlemleri ile ruhsal açıdan baş etme yolları hakkında açıklamalarda bulundu.
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Yeliz Engindereli, tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi ile ilgili, “Bugüne kadar hiç yaşamadığımız kadar büyük ve küresel boyutta bir kriz ile karşı karşıyayız. Tüm dünyayı derinden etkileyen ve bazı olgularda ölümcül olabilen bir salgından, ruhsal açıdan etkilenmek doğal bir durumdur ve ‘normaldir’. Endişelenmek ve korkmak da son derece normal duygulardır ve bu duygular şiddetli ve süreğen olmadığı zamanlarda psikiyatrik bozukluk seviyesinde yaşanmayabilir” dedi.
Evde kalma zorunluluğunun erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da olumsuz etkilenmelere sebep olabileceğini belirten Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, “Küçük çocuklar bilişsel gelişim düzeyleri ve soyut düşünme yeteneklerinin gelişmemesi nedeni ile salgınları, virüs gibi konuları anlamakta zorlanabilirler. Gerçekçi olmayan düşünceleri ile kaygı uyandıran değerlendirmeler yapabilirler. Çocuklara, kaygı ve korkunun, koronavirüs ile ilgili olumsuz düşüncelerin, böyle zamanlarda beynimizin bizi korumak için önlem almamızı sağlamaya çalıştığını, işinin bizi korumak için düşünce ve duygular üretmek olduğunu onların anlayabileceği dilde anlatabiliriz” ifadelerini kullandı.
“Çocukların bu zor dönemi en az psikolojik sıkıntılarla geçirmesi anne babanın ruh sağlığıyla yakından ilişkili”
Özellikle ailelerin bu süreçte aşırı kaygılı ve titiz, korkutucu, koruyucu, kollayıcı yaklaşımlar sergileyebildiğini, abartılı panik hissinin ise çocukların ve gençlerin ruh sağlığını olumsuz etkileyebildiğini belirten Uzm. Dr. Engindereli, “Ailenin süreçteki tavrının çocukların ruh sağlığında belirleyici olabilir. Belli yaş gruplarında çocukların ruhsal, zihinsel, motor ve sosyal becerilerini kazanmalarını sağlayan belli aktiviteler ve durumlar vardır. Bunlar 3-6 yaş grubu için oyun ve okul öncesi eğitim, 6-10 yaş arası için okul ortamı ve öğretmenler ve yaşıtlarıyla ilişki kurmak, ergenler için akran grupları ve okuldur. Şu anki salgın durumunda tüm bunların askıya alınması ve yine aile içi ve aile dışı rutinlerin bozulması çocukların ruhsal, sosyal, akademik, motor, zihinsel gelişimlerini sekteye uğratabilir, hatta farklı psikiyatrik sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir veya zeminde olan bazı sorunların ağırlaşmasına yol açabilir. Bu dönemde ailelerin süreci nasıl yönettiği önem arz etmektedir. Yani çocukların bu zor dönemi en az psikolojik sıkıntılarla geçirmesi anne babanın ruh sağlığıyla yakından ilişkilidir” diye konuştu.
“Süreci sağlıklı yönetmenin en iyi yolu doğru kaynaktan bilgi almak”
Süreci sağlıklı yönetmenin en iyi yolunun doğru kaynaktan bilgi almak olduğunu hatırlatan Uzm. Dr. Engindereli, ülkemizde hali hazırda görev yapmakta olan Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu’nun doğru bilgilenme için çok önemli olduğuna dikkat çekerek, “Çocukların, haberleri izleme süresini sınırlı tutmak, korkutucu görüntüler içeren videolar ve görsellerden uzak kalmalarını sağlamak, olumsuz haberlere ebeveyn denetimi olmadan doğrudan maruz kalmalarını engellemek ruh sağlıklarının korunması açısından büyük önem taşıyor. Onların kaygı ve korkularını anlamak, kabul etmek ve bunlara yönelik uygun, gerçekçi, onların anlayabileceği dilde bilimsel açıklamalar yapmak çocuklar için çok daha yararlı olacaktır” şeklinde konuştu.
“Çocukların günlük rutinlerinin devamının sağlanması çok önemli”
Çocukların en az şekilde etkilenmelerini sağlamak için alınabilecek önlemlerle ilgili bilgiler paylaşan Engindereli, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Çocuklar için günlük rutinlerin devamının sağlanması çok önemlidir. Uyku, yemek, teknoloji kullanımı, oyun oynama ve ders saatlerini mümkün olduğunca sabit tutmalı, okul saatinde uzaktan eğitim, ders ve ödev gibi belli rutinler korunmalıdır. Tüm ailenin bir arada olup sohbet edebileceği, günü değerlendirebileceği akşam yemeği birlikte yenmelidir. Çocukların kendini en rahat ifade edebileceği ortam oyun ortamıdır. Onun seçeceği bir oyunu hergün en az yarım saat birlikte oynamak, hem onun duygusal ihtiyacını karşılayacak hem de özgüveninin artıp kendini rahat ifade etmesine olanak tanıyacaktır. Kalan boş zamanlarında serbestçe oyun oynamasına izin vermek, her anını aktiviteyle doldurmamak ise hayal gücünün kısıtlanmaması için önemlidir. Çocuklara masal okunması, hayal gücünü ve kelime dağarcığını arttıran aktivitelerdir. Ailece egzersiz yapmak da eve kapandığımız bu günlerde hem ruh sağlığı, hem de beden sağlığına olumlu katkıda bulunacaktır.”
“Uzaktan eğitim sürecinde ailelere, öğretmenlere ve okul yönetimlerine önemli görevler düşmektedir”
Uzaktan eğitimle değişen yeni ev düzenine hemen alışmakta zorluklar yaşayabilen çocuklar olabileceğine de dikkat çeken Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, bu konuda onlara zaman tanımak gerektiğini hatırlatarak “Herşey mükemmel olmayabilir yaklaşımını aklınızdan çıkarmayın” ifadelerini kullandı.
Ders başına oturmakta direnen çocuklarla ilgili ailelere, öğretmenlere ve okul yönetimlerine büyük görevler düştüğünü belirten Uzm. Dr. Engindereli konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ders başına oturmakta direnen, bunun gerçek bir ders olmadığını söyleyen çocukları ikna ederken, önemli bir nedenle salgının ne kadar süreceğinin belli olmadığını, dolayısıyla derslerin bir süre daha bu şekilde yürütüleceğini, bunun gerçekten okul olduğunu ve ciddiye alınması gerektiğini uygun bir dille ve yaşına uygun olarak anlatın. Bu durumda öğretmenlere ve okul yönetimlerine de çok fazla iş düşmektedir. Çocuklarla karşılıklı interaktif bir biçimde ders işlemenin ve çocuklardan geribildirim almanın süreci daha da olumlu etkileyeceği düşüncesindeyim.”
Uzaktan eğitim sırasında mümkün olduğunca sessiz bir ortam ve ders dinlemeyi mümkün kılacak fiziksel koşulların sağlanması ve sınırların netleştirilmesi gerektiğini de belirten Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, “Çok sıkıldım, seyretmek istemiyorum” diyen çocuklara, hakları olduğu kadar sorumlulukları da olduğunun hatırlatılması gerektiğini belirtti.
“Tıpkı okul zamanında olduğu gibi uyku ve yemek saatlerinin düzenini koruyun”
Özellikle uyku ritmindeki bozulmanın, çocuk ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini belirten Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, tıpkı okul zamanında olduğu gibi uyku ve yemek saatlerinin düzenini korumanın, uzaktan eğitime daha kolay adapte olmada da katkı sağlayacağını söyledi. Engindereli, “Sabahları erken kalkma, hazırlık ve kahvaltı düzenini sürdürmeniz hem çocuğunuz hem sizin için yararlı olacaktır. Bunun için çocuğunuzun gece yatma saatini de düzenlemenizde fayda vardır” dedi.
“Yeni programa uyumu kolaylaştırmak amacıyla olumlu davranışların ödüllendirilmesi motivasyon artırıcı olacaktır”
Bu öğrenme biçiminin nasıl hissettirdiğini ifade etmekte zorluk yaşayan çocukların duygu ve düşüncelerini resim, yazı veya hareketlerle ifade etmeleri konusunda özgür bırakılmaları gerektiğini de belirten Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, her günün sonunda çocuğun programa uyumunu kolaylaştırmak amacıyla olumlu davranışlarını sözle veya gösterilen ilgi ile ödüllendirmenin, çocuğun motivasyonunu yükselteceğini söyledi.
Çocukların rutinleri sevdiğini de söyleyen Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, “Bu nedenle, haftaiçi haftasonu akışını bozmamaya özen gösterin. Hafta sonunda çocuğunuzun kendi başına yapabileceği veya birlikte yapabileceğiniz, puzzle, lego, kutu oyunları, bahçe düzenleme, balkon eşyalarını boyama gibi uygun keyifli faaliyetler planlayın” diye konuştu.
“Bu süreçte çocuklarınıza biraz daha esnek davranın”
Çocuklar için dışarıya çıkmadan, arkadaşlarıyla vakit geçirmeden geçirilen zamanların erişkinlere göre daha da zorlayıcı olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, bu dönemde çocuklara daha esnek davranılması gerektiğine ilişkin açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Unutmayın ki bu süreç belirsiz olsa bile geçicidir ve sosyalleşmeden, dışarı çıkmadan, akranlardan uzak geçirilen zamanlar çocuklar için oldukça zordur. Ders dışında bilgisayar, playstation gibi oyunlar ile sosyal medyada geçirilen sürede artış ihtimali çok yüksektir. O yüzden bu süreçte onlarla çatışmayın. Biraz daha esnek davranın. Odalarında hiçbir şey yapmadan vakit geçiriyorlar diye de suçlamayın, eleştirel davranmayın. Ebeveynler olarak sizin de bunalıp yalnız kalmaya ihtiyacınız olabilir. Bunları onlara açıkça söyleyin. Evde eşiniz veya varsa diğer aile büyükleri ile zaman geçirin. Tek ebeveyn değilseniz bu molaları eşinizle dönüşümlü paylaşın.”
Uzm. Dr. Yeliz Engindereli son olarak bu belirsiz geçici sürecin, bireylerin kendi hayatlarını gözden geçirmeleri, aile bağları ve sağlığın önemini fark etmeleri, belirsizlikle başa çıkma becerilerini geliştirmeleri için fırsat olduğunu, bu sürecin nasıl geçirildiğinin ve nasıl anlamlar çıkarıldığının büyük önem taşıdığını ifade etti.
İTÜ ETA Vakfı bünyesinde yer alan Doğa Koleji,İTÜ Magnet FAB | TRİDİ iş birliği ile tıbbi filtreleri maskeye bağlayacak bileşenleri üretti. Söz konusu bileşenler ile sağlık çalışanlarının virüsten korunmasına katkı sunulacak.
İTÜ ETA Vakfı bünyesinde yer alan Doğa Koleji, İstanbul Teknik Üniversitesi ARI Teknokent’in dijital üretim merkezi İTÜ Magnet FAB | TRİDİ iş birliği ile yeni tip korona virüs salgınına karşı sağlık malzemeleri üretimini sürdürüyor.
Türkiye genelindeki tüm kampüslerinde yer alan 3D yazıcılar aracılığıyla İTÜ Magnet’in başlattığı sağlık seferberliğine destek olan Doğa Koleji, sağlık personelinin virüsten korunması için yeni bir çalışmayı hayata geçirdi. İTÜ Magnet’in yönlendirmeleriyle tıbbi filtreleri maskeye bağlayacak olan bileşenler Doğa Koleji tarafından üretildi. Söz konusu bileşenler, enfekte olan hastalara müdahaleleri sırasında sağlık çalışanlarının kullanması için tasarlandı.

Tıbbi filtreleri maskeye entegre ediyor
Doğa Koleji Bilişim ve Eğitim Teknolojileri Direktörü Hakan İnanır, sağlık çalışanlarının korona virüs salgını kapsamında üretilen ekipmanlara ihtiyaç duyduklarını belirterek, Doğa Koleji’nin daha önce yüz siperliği üreterek tıbbı malzeme üretimine destek olduğunu kaydetti. İnanır, İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından yönetilen projeye, Doğa Koleji kampüslerinde bulunan 100 adet 3D yazıcıyla entegre olduklarını ifade ederek şöyle konuştu:
“Ürettiğimiz bu aparatın en önemli özelliği, hastaya ilk müdahalede kullanılan yüz siperliklerinden farklı olarak tedavi sürecinde de kullanılabiliyor olması. Bu sebeple siperlikle aynı anda kullanılamıyor. Maskenin üst kısmına takılan aparat,tıbbi filtrelerin maskelere entegre olmasını sağlayarak, sağlık personelinin korunmasına katkı sağlayacak.”
Sağlık Bakanlığı tarafından riskli işlemler arasında gösterilen göz muayenelerinin güvenle yapılabilmesi adına Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) akademisyenleri tarafından yeni bir alet geliştirildi.
Çok yakından yapılan ve hasta doktor arasında virüs geçişine neden olabilen göz muayeneleri için BUÜ’de görev yapan akademisyenler yeni bir çözüm yolu buldu. BUÜ Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sertaç Argun Kıvanç, Doç. Dr. Berna Akova ve Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü’nde Dr. Öğretim Üyesi Betül Gülçimen Çakan ile Makine Mühendisliği son sınıf öğrencisi Volkan Mesut Küçükakarsu yeni bir alet üretmeyi başardı.
MUAYENE MESAFESİ ARTTIRILDI
Son 2-3 haftadır bu proje üzerinde çalıştıklarını aktaran Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sertaç Argun Kıvanç, 3 boyutlu yazıcı ile muayene mikroskobuna oturabilen bir araç geliştirip bunun üzerine her türlü akıllı telefonun yerleşmesini sağladıklarını söyledi. Böylece görüntüleri cep telefonu ekranına yansıttıklarını ve bu çözüm sayesinde muayene mesafesini arttırdı kaydeden Doç. Dr. Sertaç Argun Kıvanç; “Aynı zamanda riskli hastalarda görüntüyü kaydetme veya videoya alma imkanı sağlayıp görüntünün başka bir odada ayrıntılı incelenmesi imkanı da vermesi sağlandı. Telefon aplikasyonu ve bilgisayar programı yapan ABD menşeli bir şirket ile görüştüm programlarını bize 3 aylığına ücretsiz açtı. Böylece de telefon ekranında gördüğümüz görüntünün aynısını kablosuz bir şekilde bilgisayar ekranında görme şansımız oldu. Bu hem sosyal mesafeyi sağlamamızı hem de birden çok hekimin bakması gereken hastalarda tek seferde tüm hekimlerin görüntüyü görerek muayene zamanını kısaltmamızı sağladı” diye konuştu.
SADECE 5-6 TL’YE MAL EDİLDİ
Geliştirdikleri araca Uludağ Biyomikroskop Adaptörü adı verdiklerini aktaran Doç. Dr. Kıvanç, dünyada göz hekimlerinin böyle bir sistemi uyguladığına rastlamadıklarını açıkladı. Kıvanç; “Çok maliyetli, binlerce liralık kablolu sistemler var ancak bizim sistemimiz 5-6 TL’ye mal oldu hem de daha az karbon ayak izi ile. Bu sayede Türkiye’nin her köşesindeki hekimlerimizin kullanabileceği bir sistem geliştirilmiş oldu. Şu andaki hali ile katarakt muayenesinde, kornea, iris yani gözün ön kısmının muayenesinde ve göz kapakların, gözyaşı kanallarının muayenesinde kullanılabilecek bir sistem geliştirmiş olduk, ancak henüz göz dibi dediğimiz retina muayenesinde kullanılamıyor” şeklinde konuştu.
UYGULAMA TÜM GÖZ HEKİMLERİNE AÇIK TUTULACAK
Uygulanan sistemin ulusal ve uluslararası patent başvurularının Uludağ Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi tarafından yapıldığına işaret eden Doç. Dr. Sertaç Argun Kıvanç, salgın nedeniyle aletin kullanımını tüm Türk göz hekimlerine ve dünyadaki diğer göz hekimlerine açmak istediklerini vurguladı. Kıvanç, şu aşamada 1 kişinin dahi enfekte olmasını engellemenin kendilerini için çok önemli olduğunun altını çizdi.
Bursa Uludağ Üniversitesi Covid-19 hastalığını atlatan kişilerden elde edilen kan ile yeni hastaları tedavi edebilecek.
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ), korona virüsü tedavisinde kullanılan plazma yöntemi ile yeni teşhisleri tedavi edebilecek. Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz’un sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “BUÜ Hastanemiz bünyesindeki Dr. Raşit Durusoy Kan Merkezi’nin Covid-19 hastalığını geçiren kişilerden elde edilen plazma ile yeni hastaları tedavi etme izni çıktı. Daha önce bağışık olan kişilerin kan bankamıza gelerek bağışta bulunmaları hastalıkla mücadele adına önem taşımaktadır” denildi.
Sağlık Bakanlığı plazma tedavi yöntemini üniversite hastanelerine vermiş, gelen izinle birlikte Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesi’nde de bu uygulamaya başlanacağı belirtildi. Bugünden itibaren kan merkezine gelecek Covid-19 hastalığını atlatmış kişilerden alınan kanlar yeni gelecek teşhislerde tedavi olarak kullanılacak.

Önceki yıl kuruluş aşaması tamamlanan Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Diş Hekimliği Fakültesi’nin öğretim üyesi kadroları oluşturuldu. İlk aşamada 10 akademisyenin görev alacağı fakülte 2020-2021 eğitim öğretim döneminde 30 öğrenci ile açılacak.
Yaklaşık 25 yıl önce kanunen kurulan ancak fiilen 2019 yılında kuruluş çalışmalarına başlayabilen BUÜ Diş Hekimliği Fakültesi’nin akademik kadroları tamamlandı. Dekanlık görevini üstlenen Prof. Dr. Halil Sağlam ile birlikte toplam 10 akademisyenin görev alacağı Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyeleri, Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu’nun da katılımı ile ilk toplantısını gerçekleştirdi.
Toplantıda konuşan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, fakültenin açılması adına göreve gelir gelmez yoğun bir iletişim sürecine girdiklerini aktardı. Diş Hekimliği Fakültesi’nin Bursa, Güney Marmara ve Türkiye adına çok önemli hizmetlere vesile olacağına inandıklarını vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “Üniversitemiz artık belli bir gelişme dönemine girmiştir. Adalet, ehliyet ve liyakati ön plana çıkaran, genç, tecrübeli ve cevval arkadaşların bilimsel çalışmaları ve gayretleri ile bulunduğu noktadan daha ileriye götürülmeyi hak eden köklü bir üniversiteyiz. Bir yıl içerisindeki tecrübemiz de gösterdi ki; üniversitemizde artık huzur, dostluk ve güven ortamı var. Bu gelişmeler de akademik personelimiz başta olmak üzere daha verimli çalışılmasına önemli bir fırsat sağladı. Üniversitemiz ciddi bir atılım sürecinde. İnşallah bu salgın sürecini en hafif bir şekilde atlatacağız ve bilimsel sıralamalarda da arzu ettiğimiz noktalara geleceğiz” diye konuştu.
Kampüs içerisinde fakülte binası hedefi
İlk etapta Bursa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile afiliye bir şekilde öğretim çalışmalarını yürüteceklerini açıklayan Rektör Kılavuz; “2020-2021 Eğitim Öğretim Dönemi ile birlikte fakültemiz öğretim faaliyetlerine başlayacak. Biz ilk dönemleri Bursa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile birlikte yürüteceğiz. Öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz eğitimlerini orada yürütecek. Merkez kampüsümüz içerisinde bir fakülte binası düşüncemiz var. Bununla ilgili hayırsever vatandaşlar ile görüşüyoruz. Görüşmelerimizi de sürdüreceğiz. Ülkemizdeki salgın hastalık nedeniyle yaşanan durgunluğun geçmesiyle birlikte fakülte binası konusunda da hayırsever iş insanlarından destek bulacağımıza inanıyorum” dedi.
Hayırseverlerle görüşmelere devam edecek
BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu ise konuşmasında Diş Hekimliği Fakültesi’nin başlangıç aşamasında afilasyon modeli ile faaliyete başlayacağını aktardı. Öncesinde hastane yönetimi ile çok sayıda toplantı yaptıklarını ve yöneticilerin kendilerine mekân konusunda önemli destekler verdiğinin altını çizen Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu; “Burada hem bizim için hem de hastane yönetimi için bir kazan kazan durumu olacak. İnşallah kısa bir sürede kendi üniversitemiz içerisinde bir fakülteye kavuşabiliriz. Biz bu süreci de planladık. Bağışçılarla yaptığımız ve yapacağımız görüşmelerde temel hedeflerimizi netleştirdik. 10-12 bin metrekarelik bir diş hekimliği fakültesi kurmak istiyoruz. Bu genel anlamda iyi bir rakamdır. Fakülte oluştuktan sonra belki bu rakamlar değiştirilebilir” şeklinde konuştu.
Bursa, Eskişehir ve Çanakkale arasında diş hekimliği fakültesi yok
Diş Hekimliği Fakültesi’nin kurucu Dekanlığı görevini üstlenen Prof. Dr. Halil Sağlam da Bursa’ya ve Bursa Uludağ Üniversitesi’ne yakışan bir diş hekimliği fakültesi kurmak için çalıştıklarını vurguladı. Bursa, Eskişehir ve Çanakkale arasında tek bir diş hekimliği fakültesinin bulunmadığına işaret eden Dekan Prof. Dr. Halil Sağlam; “Özellikle hizmet gerektiren hastalarımız mağduriyet yaşıyordu. Fakültemiz bu açığı kapatacaktır. Ayrıca kentimiz bir sanayi şehridir. Üniversitemizin bu dönemde ciddi bir Üniversite-Sanayi işbirliği atağı var. Fakültemiz bu konulara çok müsaittir. Mezuniyet sonrası ürüne dönüştürülebilecek araştırmalar konusunda öğretim üyelerimize çok güveniyorum. Bu ambiyans ve kümelenmeler oluşturulursa, esas görevimiz olan araştırma alanında da güzel çıktılar elde edebileceğimize inanıyorum” dedi.
Toplantıya katılan akademisyenler de yürütülen çalışmalar hakkında görüşlerini aktardı.
Oyna Öğren”, gelecek nesillere oyunla hijyen bilinci aşılayacak
Eczacıbaşı Topluluğu, Netmarble Türkiye, Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) tarafından düzenlenecek yepyeni bir dijital oyun yarışması “Oyna Öğren”, bireylerin temel hijyen kurallarını eğlenerek öğrenmesini sağlayacak dijital oyun fikirlerini ödüllendirmeyi amaçlıyor.
Jüri değerlendirmesi sonucunda, kazanan ekiplere 40’ar bin TL geliştirme ve mentor desteğinin yanı sıra fikirlerin oyuna dönüştürülmesi sağlanacak. Yarışmanın son katılım tarihi 31 Mart 2020.
Covid-19 salgınının tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de etkilediği bu günlerde, hastalığa yol açan bakterilerden korunmanın en etkili yolu kişisel hijyeni en doğru şekilde uygulamak. Temel hijyen kurallarına dikkat çekmek isteyen Eczacıbaşı Topluluğu, Netmarble Türkiye ve Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), “Oyna Öğren” adlı yeni bir dijital oyun fikri yarışması başlatıyor. Yarışma, hijyen eğitiminin dijital dünya ve oyun teknolojileri ile yeniden oluşturulmasını ve böylelikle bireylerin temel hijyen kurallarını eğlenerek öğrenmesini amaçlıyor.
Katılımcılar, “Oyna Öğren” dijital oyun fikri yarışmasının katılım koşullarını öğrenmek ve fikirlerini detaylarıyla anlattıkları ve geliştirici ekibi tanıttıkları bir dosya ile fikrin görselleştirildiği bir demo’yu (belirli bir parçasının kodlanması, grafik animasyon haline getirilmesi, vb.) iletmek için www.oynaogren.com<http://www.oynaogren.com> adresini ziyaret edebilir.
Daha sağlıklı yeni nesiller için
Netmarble EMEA Yönetim Kurulu Başkanı Barış Özistek, “Koronavirüs salgını şu anda tüm dünyanın ve ülkemizin gündemini meşgul eden en önemli mesele. Sadece sağlığı değil, hayatın her alanını tehdit ediyor. Bu virüsten korunmanın en etkili yolu ise kişisel hijyen bilinci. Biz de Netmarble Türkiye, Eczacıbaşı Topluluğu ve TBV olarak, yeni nesillere hijyen bilincini, onlara en kolay ulaşabileceğimiz kanallardan biri olan dijital oyunlar üzerinden aşılamak için yola çıktık ve “Oyna Öğren” yarışmasını hayata geçirdik. Yarışma sonunda çıkacak fikirlerin oyuna dönüşmesiyle yeni nesillerin daha sağlıklı yetişmesine ve gelecekte de benzer tehditlerin önüne geçilebilmesine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Bireysel hijyen kurallarının eğlenerek öğrenmesini sağlayacak dijital oyun fikri olan herkesi yarışmaya bekliyoruz. Unutmayın, hepimizin yapabileceği bir şey var!” dedi.
Gelecek nesillerin hijyen bilinci oluşturmasına katkı sağlayacak bir dijital oyun fikri olan herkesin başvurabileceği yarışmanın son katılım tarihi 31 Mart 2020.
Yeni nesil hijyen fikrine 40 bin TL destek
Eczacıbaşı Topluluğu ve TBV tarafından oluşturulacak jüri değerlendirmesi sonucunda, katılımcılar arasında en fazla 3 ekip ödüle layık bulunacak ve kazanan ekiplere 40’ar bin TL geliştirme desteği verilecek. Ayrıca fikirden uygulamaya geçiş sürecinde mentorluk imkânı sunulacak ve seçilen fikirlerin oyuna dönüşmesi sağlanacak.
Yarışmanın jürisinde Eczacıbaşı Topluluğu Yönetim Kurulu Üyesi ve Eczacıbaşı Holding Dijital Dönüşüm Koordinatörü Esra Eczacıbaşı Coşkun, Netmarble EMEA Yönetim Kurulu Başkanı ve TBV Yönetim Kurulu Üyesi Barış Özistek, Eczacıbaşı Hijyen Projesi Sağlık Eğitimcisi Esra Başkaya, Bahçeşehir Üniversitesi Dijital Oyun Tasarımı Bölüm Başkanı / BAU Game Lab Kurucu ve Direktörü Güven Çatak ve Gaming In Turkey Oyun Ajansı Kurucusu Ozan Aydemir yer alacak. Yarışmanın kazananları 7 Nisan 2020 tarihinde açıklanacak.
TBV Hakkında
Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), merkezi İstanbul’da bulunan ve “Türkiye’yi bilgi toplumuna dönüştürme” amacı güden bir sivil toplum kuruluşudur. 14 Nisan 1995 tarihinde, 114 kurum ve bu kurumlara üye 178 kişi tarafından kurulan TBV’nin ana hedefi; Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşebilmesi için altyapının oluşturulmasına katkıda bulunmak ve bilişim sektörünün ekonomideki payının artırılması için bilimsel araştırma ve geliştirme etkinlikleri gerçekleştirmek, ekonomik ve sosyal çalışmalar yapmak, projeler üretmek ve uygulamalarını sağlamaktır.
Netmarble Corporation hakkında
Netmarble Corporation, harika mobil oyun deneyimleri sunarak dünyadaki her yaştan izleyiciyi eğlendirmeyi amaçlar. 2000 yılında Kore’de kurulan Netmarble, en hızlı büyüyen mobil oyun şirketlerinden biridir ve sürekli olarak dünya çapında en iyi mobil geliştirici ve yayıncılar arasında yer almaktadır. 6.000’den fazla çalışanı ile “Netmarble, Lineage 2: Revolution”, “Blade & Soul Revolution”, “MARVEL Future Fight”, “BTS WORLD”, “Paramanya” ve “Seven Knights” gibi en başarılı mobil oyunlardan bazılarını üretmekte ve bunlarla ilgili hizmet vermektedir. Çok oyunculu ücretsiz oyunlar konusunda en iyi mobil oyun geliştiricisi olan Kabam’a, önde gelen gündelik sosyal oyun geliştiricisi Jam City’ye ve müzik yapımcısı, sanatçı ajansı BigHit Entertainment’a en büyük hissedar olan Netmarble, Asya’nın en büyük eğlence şirketi CJ ENM Corporation, Asya’nın en büyük internet şirketi Tencent Holdings ve önde gelen bir MMORPG şirketi olan NCsoft ile stratejik bir ortaklığa sahiptir. http://company.netmarble.com<http://company.netmarble.com/> adresinde daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz.
Netmarble’ın İstanbul merkezli ofisi Netmarble Turkey; Paramanya, Wolfteam, MARVEL Future Fight ve Seven Knights gibi başarılı oyunlar için pazarlama, yerelleştirme, halkla ilişkiler, QA ve IT hizmetleri sunar. Daha fazla bilgi için http://www.netmarbleturkey.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Osmangazi Belediyesi, “4 Şubat Dünya Kanser Günü” dolayısıyla OSMEK kursiyerlerine seminer verdi.
Osmangazi Belediyesi ve VM Medical Park Bursa Hastanesi iş birliğiyle Osmangazi Meslek Edindirme Kursları’nda (OSMEK) eğitim gören kursiyerler için Yakup Aktaş Kültür Merkezi’nde kanser konusunda seminer verildi. Medikal Onkoloji Uzmanı Dr. Mustafa Şahbazlar ve Radyoterapi Uzmanı Dr. Kemal Ekici tarafından verilen seminerde kanseri yenmede bilinçlenmenin önemine dikkat çekildi. Her yıl milyonlarca ölüme sebep olan ve pek çoğu önlenebilir olan hastalığa karşı toplumsal bilinci artırmak maksadıyla 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde bütün dünyada kampanyalar düzenlendiği belirtildi. Kanserden korunma yolları, erken teşhis ve doğru beslenme konuları hakkında bilgiler aktarıldı.
Yıldırım Belediyesi Aile Sağlığı Eğitim Merkezi (YASEM) tarafından başlatılan ‘Parlak Gülüşler Parlak Gelecekler’ projesi kapsamında ilçede bulunan kreş ve anaokulundaki çocuklara yönelik ağız ve diş sağlığı eğitimi veriliyor.
Diş Hekimi Mehtap Uzel tarafından, Yıldırım Belediyesi Kreşi, Özel Meleğim Kreşi, Özel Farabi Anaokulu, Kutlu Kreş ve Anaokulu ile Kardeşler Çocuk Kulübü’ndeki 3-6 yaş grubu 182 çocuğa, ağız ve diş sağlığının önemi, diş fırçalama tekniği ile ağız ve diş sağlığı için doğru beslenme konularında eğitim verildi. Doğru diş fırçalama tekniğinin diş maketi üzerinde uygulamalı olarak gösterildiği eğitimlerde, çocukların ilgi gösterdikleri resimli test soruları sorularak diş fırçalama konusunda farkındalık düzeyleri de ölçülüyor.
PARLAK GÜLÜŞLER PARLAK GELECEKLER
Çocuklara diş fırçalamanın önemini anlatmak ve sağlıklı dişlere sahip olmanın birçok hastalığı önlediğine dair vurgu yapmak amacıyla ‘Parlak Gülüşler Parlak Gelecekler’ projesini hayata geçirdiklerini dile getiren Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, “Çocuklarımızın küçük yaşta ağız ve diş sağlığı konularında bilinçlenmesi, hem kendilerine hem de yakınlarına ağız diş sağlığını korumaya yönelik önemli alışkanlıklar kazanmalarını sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
2018 yılında YÖK’ün Üstün Başarı Ödülü’nü alan Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülşah Çeçener, Doktorclub Awards 2019 Yenilikçi Sağlık Profesyoneli Ödülü’ne de layık görüldü.
Doktorclub Awards 2019’da; BUÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülşah Çeçener “Yılın Yenilikçi Sağlık Profesyoneli” kategorisinde finale kaldı. Yedi finalist arasından 20.000 hekimin oyları ile birinci seçildi. “İleri Evre Meme Kanseri Kök Hücre Tedavisinde Let-7a ve miR-335 Temelli Yenilikçi Yaklaşımlar ” başlıklı projesi ile ödüle layık görülen Prof. Dr. Gülşah Çeçener, İstanbul Üniversitesi Cemil Birsel Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen tören ile ödülünü aldı.
Törende konuşan Prof. Dr. Gülşah Çeçener, ödüle layık görülen TÜBİTAK tarafından desteklenmiş projenin en önemli çıktılarından birinin Doktora öğrencisi Havva Tezcan’ın tamamlanan yüksek lisans tezi olduğunu vurguladı.
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğrencileri, Osmangazi Belediyesi Sahipsiz Hayvanlar Doğal Yaşam ve Tedavi Merkezi’ni ziyaret ederek uygulamalı hayvan sağlığı ve bakımı eğitimi aldı.
Avrupa’nın en modern hayvan barınağı olan Osmangazi Belediyesi Sahipsiz Hayvanlar Doğal Yaşam ve Tedavi Merkezi, sokak hayvanlarının daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi adına örnek çalışmalara imza atıyor. Sahipsiz ve yardıma muhtaç can dostların tedavileri için ileri teknoloji cihazlarla donatılan merkez, her gün yüzlerce patiyi sağlığına kavuşturuyor. Bunun yanı sıra yıl içerisinde çeşitli okullardan yüzlerce öğrenciyi bünyesinde ağırlayan Osmangazi Belediyesi Sahipsiz Hayvanlar Doğal Yaşam ve Tedavi Merkezi, Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi son sınıf öğrencilerine haftanın bir günü düzenli olarak kapılarını açıyor.
Gelişmekte olan uzmanlık alanı barınak hekimliğini yerinde öğrenen öğrenciler, barınak yetkilileri tarafından uygulamalı hayvan sağlığı ve bakımı eğitimi alıyor. Geleceğin veteriner adayları, eğitim sonunda kısırlaştırma operasyonu geçiren köpeğin ameliyatına katılma da fırsatı buldu. Veteriner hekim Hakan Tan eşliğinde
gerçekleşen ameliyatı heyecanla takip eden öğrenciler, Osmangazi Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Dilek Yosun’dan da barınak hakkında bilgiler aldı.
Öğrencileri ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğunu belirten Osmangazi Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Dilek Yosun, “Öğrencilerimiz, hekimlerimiz ile birlikte ameliyatlara katılarak mesleki bilgilerini yerinde gözlemliyorlar. Aynı zamanda uygulamalı eğitim alma imkanı bularak, barınağımızın tüm fırsatlarından
yararlanıyorlar. Böylece geleceğin veteriner adaylarını Osmangazi’de yetiştirmiş oluyoruz. Eğitimlerin oldukça verimli geçtiğine inanıyorum” dedi.
123...28İleri
28 sayfanın 1. sayfası